VERGİ DAVALARINDA FERAGAT KAVRAMI
Av. Ahmet Salih TEHTAP
GİRİŞ
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda davadan feragat müessesi düzenlenmemiştir. Bu konuda Kanunun “HMK ve VUK’un Uygulanacağı Haller” başlıklı 31 inci maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıfta bulunmuştur.
Aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31 inci maddesinde yapılan yollama sonucu vergi davalarından doğan uyuşmazlıkların da içerisinde çözümlendiği idari yargıda, HMK’nın feragat hükümleri doğrudan uygulanacaktır. Vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların da içerisinde yer aldığı idari yargıda görülen davalardan feragat konusunda özgün hükümler bulunmaması ve sadece atıf yapılarak düzenlenmesi yerinde olmamış ve bünyesinde bazı sakıncalar barındırmaktadır. Bu sakıncalara aşağıda yer verilecektir.
- FERAGAT KAVRAMI
a) Genel Olarak
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307 nci maddesinde, feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi şeklinde tanımlanmıştır. Eski HUMK’un 91 inci maddesinde feragat iki taraftan birisinden bahsedilmiş olsa da yapılan kanun değişikliği sonucunda feragat sadece davacı tarafa tanınmış bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır.
HMK’nın 307 nci maddesinde yapılan yasal tanımdan anlaşılacağı üzere, davadan feragat denilebilmesi için öncelikle açılmış bulunan bir dava bulunmalıdır. Açılmamış bir davadan feragat edilemeyeceği aşikardır. Dava açılmadan yapılan feragat, davadan feragat olarak değil, esas haktan feragat olacağı öğreti de ileri sürülmüştür.[1]
Davadan feragat; hukukumuzda, dava açma veya açılmış davayı takip etme zorunluluğu bulunmamasının doğal bir sonucudur. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Bu esasın doğal sonucu olarak davacı, feragat etmek suretiyle açmış olduğu davayı sona erdirebilir.[2]
Ayrıca davadan feragat, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi bir başka deyişle davayı değiştirme yasağının ayrıksı durumlarından birisidir.[3] İddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı; netice ve talebin genişletilememesi ile dava sebebinin değiştirilememesi ve genişletilememesi demektir. Ancak davadan feragat bu yasağın istisnasını oluşturmaktadır.
b) Davadan Feragat Ehliyeti
HMK’nın 307 nci maddesi uyarınca davadan feragat etmeye asıl yetkili olan kişi davacı asildir. Bu sebeple davalının davadan feragat etmesi diye bir durum söz konusu olmayacaktır. Ancak burada şöyle bir husus vardır; davacı davasından feragat etmesi üzerine davalının da lehine hükmedilecek olan vekalet ücretinden feragat edebilmesi olanaklıdır.[4] Dolayısıyla idari yargıda da davacı davasından feragat etme olanağına sahiptir.
Ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5 inci maddesinin 2 nci fıkrasında ifade edilen hallerde birlikte dava açılması durumunda, davacılardan her birisi diğerleri adına feragat etmeye yetkili olamayacaktır. Her davacı ancak kendi davasından feragat edebilir. Bu durumda mahkeme, feragat eden davacı bakımından davanın reddine karar vermesi, diğer davacılar bakımından ise davayı sonuca bağlaması gerekir.[5]
Davacı sil haricinde, davacı vekilinin davadan feragat edebilmesi için vekâletnamesinde özel bir yetki olan feragat yetkisinin bulunması gerekir.[6]
Feragat etmeye yetkili gerçek kişiler konusu açık olmasına rağmen kamu idarelerinin davadan feragat ehliyeti konusu oldukça karmaşıktır. Vergi uyuşmazlıklarının bünyesinde çözüme kavuşturulduğu idari yargı düzeninde, kamu kurum ve kuruluşlarının davadan feragat etmesi kural olarak söz konusu değildir. Çünkü idari davalarda kural olarak idare davalı durumunda olduğu için, davacı açısından geçerli olan feragat, davalı konumundaki idare açısından uygulama alanı bulmaz. Ancak kamu idarelerinin de davacı veya karşı davacı olarak bulunabildikleri davalar vardır.[7] Örnek vermek gerekirse; VUK’nun 377 nci maddesinin “Vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir.” hükmü uyarınca vergi daireleri, takdir komisyonu kararlarına karşı dava açabilmektedir. Bu gibi istisnai durumlarda davacı idare yetkili makamdan onay almak suretiyle davadan feragat edebilmektedir.
Danıştay; vergi dairelerinin davadan feragat etme yetkilerinin bulunmadığı görüşünü savunmaktadır. Danıştay 7. Dairesinin 09.04.1991 tarih ve E. 1988/1265, K. 1991/1394 sayılı kararında; vergi dairelerinin davadan feragat etme yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Ancak 26.09.2011 tarihli 659 sayılı KHK’nin 12 nci maddesinin atıfta bulunduğu aynı KHK’nin 11 inci maddesindeki esaslar çerçevesinde idarelerin davadan, istinaf ve temyiz kanun yolundan feragat etmesi mümkün hale gelmiştir. Bu nedenle artık idarelerinde sulh, feragat ve kabul müesseselerinden yararlanma imkânı günümüzde olanaklıdır.
II. ÖZEL HUKUK MÜESSESESİ OLAN FERAGATİN İDARİ YARGIDA (VERGİ YARGISINDA) UYGULANMASININ DOĞURACAĞI SAKINCALAR
İdari yargıda davadan feragat konusunda özgün hükümler bulunmamakta, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı haller” başlıklı 31 inci maddesinin “…feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükûnunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmü ile HMK’na atıf yapılmaktadır.
Davacının davasından feragat etme hakkı, onun dava açma hakkının doğal bir uzantısıdır. Ancak, idarenin yargısal denetiminin gerçekleştiği idari yargıda, özellikle dava konusu işlem hakkında bir karara varıldıktan sonra temyiz yahut karar düzeltme aşamasında veyahut işlemin açıkça hukuka aykırı görülüp hakkında yürütmeyi durdurma kararı verildikten sonra davacıya davasından vazgeçme hakkının tanınması, yapılmış olan yargısal denetimin geçersiz sayılması sonucunu doğurmaktadır. Çünkü idari yargıda yargılanan davalı idare değil, idari işlemdir. Dava davacının haksızlığa maruz kalıp kalmadığının denetimi kadar, idarenin işlemi yaparken hukuka uygun davranıp davranmadığının denetimini de içermektedir. Bu meseleyi aydınlatmak için örnek vermek gerekirse; hakkında uygulanan cezalı tarhiyatın hukuka aykırılığı yargı denetimi sonucunda saptanmasından sonra, davacının istinaf veya temyiz aşamasında davasından feragat etmesi, aynı zamanda idarenin hukuka uygun olmayan işleminin hukuk dünyasında kalmasına izin vermiş olduğu anlamını da taşıyacaktır. Hukuka aykırı olan işlemin davacının iradesi ile artık hukuka uygun bir işlem olarak atfedilmesi gerekecektir. İdari yargının bu özelliği gereği feragat bazı sıkıntıları bünyesinde barındırmaktadır.
a) Vergi Yargısında Görülen Davalarda Kamu Menfaatinin Ön Planda Olması
Özel hukuk alanında açılan davalarda tarafların iradesi esastır. Açılan davanın sonuçları tarafları ilgilendirir. Kural olarak yargıç tarafların talepleri ile bağlıdır. “Oysa bir kamu hukuku dalı olan vergi ve idare hukukunda açılan davanın sonuçları tüm toplumu ilgilendirir.”[8] İdare, işlem tesis ederken hukuka uygun davranması yasal zorunluluktur. İptal davası ile dava konusu işlemin hukuka uygun olup olmadığının yargısal denetimi yapılmaktadır. İdarenin tüm işlemlerinde hukuka uygun davranmasında toplumun menfaatinin bulunduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle kamu menfaatinin ağır bastığı davalarda feragatin mümkün bulunmadığı Danıştay kararlarına yansımıştır. Başka bir anlatımla kişilerin üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği haklar nedeniyle açılan iptal davalarında feragatin geçerli olmayacağı Danıştay içtihatlarında kabul görmüştür. “Bu çerçevede, feragate dair uyuşmazlık konusu olaylarda kamu yararı ve bireysel yarar ölçütünün belirlenmesinden sonra feragat hakkında karar vermek yerinde olacaktır. Olayda davacının davayla ilişkisinin iyi irdelenmesi gerekir. Örneklemek gerekir ise; davacılar veya kurum ve kuruluşlar tarafından belde veya semt sakini sıfatıyla açılmış objektif nitelikteki bir iptal davasında kamu yararı ölçütü mutlak olduğundan mahkemece verilen ve işlemin hukuka ve kamu yararına aykırı olduğunu belirleyen karardan sonra davacının davasından feragat etmesi düşünülemez. Bu nedenle, uyuşmazlık konularının içerik ve nitelendirilmelerine uygun olarak her davada davadan feragatin belirlenen ölçüler esas alınmak suretiyle karara bağlanması gerekmektedir.”[9]
b) Vergi Yargısında Görülen Davalarda Re’sen Yargılama/Araştırma İlkesinin Hâkim Olması
İdari Yargılama Usulü Kanununun 20 nci maddesinin birinci fıkrası “Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. …” hükmünü amirdir. Buna göre idari yargıda mahkeme önüne gelen davada tarafların talepleri ile bağlı değildir ve her türlü incelemeyi kendiliğinden yapacaktır. İdari yargıda görülen davalar bu niteliği ile özel hukuka ilişkin davalardan farklılık göstermektedir. Ancak İYUK 31 inci maddesi, özel hukuk müessesesi olan feragat kavramına atıfta bulunarak aslında re’sen yargılama prensibine kısıtlama getirmektedir.[10] Bu itibarla idari yargıdaki feragati ceza yargılamasındaki şikâyete bağlı suçlardaki şikâyetten vazgeçmeye benzemektedir.
c) Taraflar Arasında Güç Dengesinin Bulunmaması
İdari yargı alanında görülen davalarda davalı taraf daima idaredir. İdare kamu gücüne dayalı olarak re’sen işlem yapma yetkisi nedeniyle davacı taraftan daima güçlüdür. Dolayısıyla idare kimi zaman farklı yöntemlerle güçsüz durumdaki kişileri davadan feragat etmeye zorlayabilmektedir.
Vergi uyuşmazlıklarından doğan davalarda da karşı tarafın idare olmasından ötürü tarafların tam eşitliğinden söz etmek mümkün değildir. Belli konularda idarenin üstün oluşu, davacıyı feragate zorlayabilmektedir. Her ne kadar yazılı olarak olmasa da idarenin özellikle vergi uyuşmazlıklarında, vergi daireleri tarafından mükelleflerine yönelik tehdit edici ve hukuka aykırı davranışlara başvurarak davacıyı davasından feragat etmeye yönelten davranışlar sergilediği herkes tarafından bilinmektedir. Vergi müfettişlerince, mükellefler gezilerek davalarını geri çekmesini aksi takdir de detaylı incelemeler sonucunda tabiri caiz ise samanlıkta iğne aramak suretiyle kendilerine karşı ilave yükler çıkarılacağı baskısının zaman zaman yapıldığı da bilinmektedir.
Mali af olarak tabir edilen kanunlar son dönemlerde sıkça çıkarılmaktadır. Kanun her ne kadar yasama organı tarafından çıkarılmakta ise de mali af yöntemine ilişkin kuralların idare tarafından kaleme alındığı herkesin malumudur. İdare, aftan yararlanmayı davadan feragat koşuluna bağlamaktadır. Bu gibi feragat hallerinde yargının eli kolu bağlanmakta, feragat müessesine idari yargılama ilkeleri ile yaklaşılmamaktadır. Bu nedenle ilk çıkartılan af kanunlarının uygulaması sonucunda hazine, yargılama harçları ve vekalet ücreti kadar menfaat sağlamaktaydı. Oysa bu sonucu, HMK’ya atıfla düzenlenmiş feragat müessesesi içerisinde doğal kabul etmek mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlar da feragat, kişinin haksızlığını kabul eden özgür iradesiyle değil, sağlanan mali olanaklardan yararlanma amacıyla zorunlu olarak yapılmaktadır. Ancak daha sonraki tarihlerde çıkarılan yapılandırma kanunlarında yargılama gideri, avukatlık ücreti ve fer’ilerinin talep edilmeyeceği yönünde düzenleme yapılarak bu haksızlığın önüne geçilmiştir. Örneğin 6736 sayılı Kanununun 10 uncu maddesinin 13 üncü fıkrasının (ç) bendinin “Bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak üzere vazgeçilen davalarda verilen kararlar ile hükmedilen yargılama gideri, avukatlık ücreti ve fer’ileri talep edilmez ve bu alacaklar için icra takibi yapılamaz. Vazgeçme tarihinden önce ödenmiş olan yargılama giderleri ve avukatlık ücretleri geri alınmaz.” hükmü bu haksızlığı bertaraf etmiştir. 6736 sayılı Kanundan sonra çıkan yapılandırma kanunlarında da aynı düzenlemeye yer verilmiştir.
Bu sebepler nazara alındığı takdir de yargı organlarının İYUK’un 20 nci maddesini de dikkate alarak, sırf davacı davasından feragat ettiği için, idarenin hukuka aykırı işlemini onaylamasının mümkün olmaması gerekmektedir. Çünkü mahkemenin feragati kabul ederek yargılamaya son vermesi durumunda idarenin hukuka aykırı olan işlemi, hukuk âleminde etkili olması sonucunu doğuracaktır.
Netice olarak özel hukuk müessesesi olan feragat kavramının HMK’daki hükümleri vergi yargısının da içerisinde yer aldığı idari yargı düzeninin doğasına uygun düşmediği gibi belirsizliğe ve istikrarsızlığa yol açmaktadır.
III. VERGİ YARGISINDA FERAGAT MÜESSESESİNİN İSTİSNALARI
a) Mükellefin açtığı davadan feragat etmesi sonucu verilen kararları müteakip, vergi dairelerince mahkeme kararına göre düzenlenen 2 nolu vergi/ceza ihbarnamesi ile mükellefe vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler yüklenmektedir. Mahkeme kararına aykırılıkların bulunması halinde 2 nolu vergi/ceza ihbarnamesine karşı vergi yargısında dava açılabilmektedir. Bu vergi/ceza ihbarnamesi ile bildirilen mali yükümlülüklerin vadesinde ödenmemesi durumunda, mükellefe tebliğ edilen ödeme emri ile cebri takibat başlatılmaktadır. Tebliğ edilen ödeme emrine karşı vergi mahkemelerinde “böyle bir borcum yoktur” veya “borç zamanaşımına uğramıştır” gerekçeleriyle yeniden dava açabilecektir. Bu durum 6183 sayılı AATUHK’nun 58 inci maddesinde düzenlenmiştir. Özellikle feragat nedeniyle kesinleşen ancak içerisinde vergilendirme hatası barındıran işlemlerin düzeltilmesi için bu yola başvurulabilir.
b) Vergi Usul Kanununun 116 ve devamı maddelerinde düzeltmeye ilişkin hükümler yer almaktadır.
Mükellefin davasından feragat etmesi sonucunda kesinleşen vergi ve cezalarda vergi hatasının bulunması halinde, Vergi Usul Kanunu’nun 125 inci maddesinin “Vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi ve Danıştaydan geçmiş olan muamelelerde vergi hataları bulunduğu takdirde, bu hatalar, yargı kararları kesinleşmiş olsa bile, evvelki maddelerde yazılı usul dairesinde düzeltilebilir. Şu kadar ki; düzeltmenin yapılabilmesi için hatalar hakkında anılan yargı mercileri tarafından bir karar verilmemiş olması şarttır.” hükmü uyarınca aynı Kanununun 126 ncı maddesindeki düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde her zaman Kanununun 122 nci maddesi gereğince bağlı olduğu vergi dairesinden hatanın düzeltilmesini yazı ile talep edebilir. Ancak vergi dairesince mükellefin yazısına olumsuz cevap gelirse veya 60 gün içerisinde cevap verilmez ise mükellef, VUK’un 124 üncü maddesine göre Maliye Bakanlığı’na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı’na başvurarak vergi dairesinin işlemine karşı şikâyet yoluna başvurabilir. Başvurusu olumsuz sonuçlanan mükellef bu durumda vergi mahkemesinde dava açabilmektedir.
Bu şekilde feragat sonucu kesinleşen vergilerin tekraren yargılama konusu yapılabilmesi için daha önce yapılan yargılama sırasında söz konusu hata hakkında mahkemece hüküm kurulmamış olması gerekmektedir.
Bu sebepler ile davadan feragat sonucu kesinleşen (ancak vergilendirme hatasıyla malul) işlem düzeltme-şikâyet yolu kullanılarak uyuşmazlık konusu yapılabilmektedir.[11]
IV. VERGİ UYUŞMAZLIKLARINDAN DOĞAN DAVALARDA DANIŞTAY’IN FERAGAT KONUSUNDA UYGULAMALARI
Vergi yargılamasında, Danıştay, kimi durumlarda feragati, HMK’da olduğu şekliyle uygulanması gerektiği görüşünü benimsemiş, kimi durumlarda ise vergi uyuşmazlıklarından doğan davalarının da içerisinde görüldüğü idari yargı da farklı bir şekilde uygulanması gerektiği sonucuna varmıştır.
Danıştay, vergi uyuşmazlıklarından doğan davalar açısından feragat kavramını uygularken genellikle feragati HMK’nın ilgili hükümlerinin öngördüğü şekilde tanımlamakta ve söz konusu yasal tanıma uygun olan durumları, feragat olarak adlandırmaktadır.[12] Ancak, Danıştay’ı oldukça fazla uğraştıran husus, çeşitli mali af kanunlarında öngörülen vazgeçmenin feragat olarak adlandırılıp adlandırılmayacağıdır. Bir döneme kadar ülkemizde çıkan mali af kanunlarından yararlanılabilmesi için mükelleflerin uyuşmazlık veya davadan vazgeçmeleri koşulunun yerine getirilmesi öngörülmüştür. Eğer bu kanunlarda öngörülen vazgeçme; feragat olarak adlandırılacaksa mahkeme içi feragat hükümlerine tabi tutulacak, feragat olarak nitelendirilmeyecekse mahkeme dışı feragat hükümlerine tabi tutulması gerekecektir. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun 28.06.1995 tarih ve E.1985/10, K.1985/9 sayılı kararında mali af kanunundan yararlanmak amacıyla vergi dairesine verilen vazgeçme dilekçesinin HMK ve İYUK kapsamında bir feragat olmayacağı, vergi mahkemesince karar verilmesine yer olmadığı kararı yerine işin esasına girilerek esas hakkında karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir.
Ancak, Danıştay 9. Dairesinin günümüze daha yakın tarihli olan; 30.03.2005 tarih ve E.2004/1361, K.2005/777 sayılı kararında davalı idareye verilen davadan vazgeçme dilekçesini üstü örtülü bir şekilde feragat olarak adlandırmıştır.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre; feragat işlemi sadece mahkeme başkanlığına verilecek bir dilekçe ile yapılabileceğini veyahut davalı idareye verilen vazgeçme dilekçesinin ilgili kişiye ait olduğu mahkemece saptanması sonucunda geçerli olduğunu benimsemiştir.[13] Ayrıca davadan feragatin geçerli olabilmesi için davadan feragat edildiğinin açık bir şekilde belirtilmesi gerektiği gibi şartlı olarak davadan feragat edilemeyeceği Danıştay tarafından benimsenmiş bulunmaktadır.
Danıştay, vergi yargılanmasında davanın konusuz kalmasını feragat olarak adlandırmaktadır. Daha somut bir ifade ile, Danıştay, davanın konusuz kalmasının davacı veya vekili tarafından mahkemeye bildirilmesi durumunda mahkemenin, feragat nedeniyle esas hakkında hüküm verilmesine yer olmadığı kararı vermesi gerektiği görüşünü benimsemektedir.[14] Bu görüşe katılmak olanaklı değildir. Zira davanın konusuz kalması genellikle davalı idarenin işlemini geri alması sonucu gerçekleşmektedir. Bu bağlamda davanın konusuz kalmasını feragat yerine davanın kabulü olarak nitelendirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Nitekim birçok kararda dava açılmasına sebebiyet verme nedeniyle davalı idare aleyhine yargılama giderleri ve avukatlık ücretine hükmedilmektedir.
Yapılandırma kanunları nedeniyle davacının temyiz kanun yolu aşamasında bulunan davasından feragati sonucunda Danıştay feragat nedeniyle temyiz incelemesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermektedir. Danıştay’ın bu uygulamasına da katılmak olanaklı değildir. Bu şekilde verilen karar temyize konu edilen kararı ortadan kaldırmadığından, sonraki aşamalarda bu kararın uygulanması ile ilgili farklı ihtilaflar doğabilmektedir. Kanımca temyiz kanun yolu aşamasında feragat edilmesi halinde Danıştay’ın feragat konusunda karar vermek üzere bozma kararı vermesi ve dosyayı mahkemesine göndermesi doğru bir yaklaşım olacaktır.
Kimi mali af kanunlarında kesinleşmiş kamu alacakları üzerindeki uyuşmazlığın ancak mükellef ve vergi dairesi arasında uzlaşma yoluyla sona erdirilmesi esası öngörmektedir. Böyle durumlarda vergi dairesinin tek taraflı olarak davadan vazgeçmesi feragat olarak kabul edilmemektedir. Mükellef ile vergi idaresi uzlaşsa bile bunun feragat olarak kabul edilemeyeceği aşikârdır. Çünkü uzlaşma durumunda uyuşmazlık, feragat yolu ile değil sulh nedeniyle son bulmuş olur. İhtilafın uzlaşma sona erdirilmesi halinde dava konusuz kalacağından, mahkemece konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekecektir.
Asıl borçlunun bir mali af kanunundan yararlanmak için başvuru yapması durumunda, vergi borcundan kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olan kişinin vergi borcu ortadan kalkmaktadır.[15]
SONUÇ
Özel hukuk müessesi olan feragat kavramının vergi ve idare hukuku alanında uygulanması yönünde ciddi sıkıntılar vardır. Vergi hukukunda kamu menfaatinin ön planda tutulması gerekmektedir. HMK’nın feragate ilişkin hükümlerinin, idari davalarda aynen uygulanmasının önünde yasal veya idari yargının doğasından kaynaklanan birtakım engeller bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse; HMK’a göre feragat beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği öngörülmüştür. Ancak özel hukuk davalarında geçerli olan sözlü feragatin idari davalarda yapılmasına yasal veya idari yargının doğasından kaynaklanan nedenlerden ötürü olanak yoktur. Çünkü, idari yargı da sözlü feragatin yapılmasına yasal olanak olmadığı için, Danıştay da haklı olarak vergi uyuşmazlıklarından kaynaklanan davalarda ancak dilekçe ile feragatin yapılması esasını benimsemektedir.
İdari yargı organının görevi, yurttaş ile İdare arasındaki uyuşmazlıkları hukuka ve adalete uygun bir şekilde çözmektir. İdari yargıda feragatin uygulanması konusunda kanun koyucunun 2577 sayılı Kanununun 31 inci maddesinde yaptığı yollamayla HMK’nın feragat konusundaki hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir. Ancak burada bir ölçüt olmalıdır. Yasal ve idari yargının doğasına özgü engel olmadıkça söz konusu hükümlerin idari yargıda aynen uygulanması, idari yargının temel prensiplerinden olan kamu yararının hiçbir durumda göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Vergi yargısının da içerisinde yer aldığı idari yargının kendisine özgü kurum ve kurallarla işletilmesi; farklı bir söylem ile, idari yargının özerkliğinin sağlanması gereklidir. Bu sebep ile kanun koyucunun İYUK 31 inci maddesini mülga ederek, idari yargının doğasına uygun ve kamu yararını göz önünde bulundurarak yeni bir yasal düzenleme yapması daha doğru olacaktır. Çünkü eşit konumda bulunan kişiler arasında doğan uyuşmazlıkların yargılanmasında uyulacak kuralların, idari yargının niteliğine uygun düşmesi olanaklı değildir.
KAYNAKÇA
BİlİCİ Nurettin, Feragat Müessesesinin Vergi Hukukundaki Yeri, Prof. Dr. Mualla Öncel’e Armağan, Cilt 1, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara Üniversitesi Yayınları No: 243, Ankara 2009.
DURSUN Hasan, Vergi Uyuşmazlıklarından Doğan Davalarda Feragat ve Kabul, Adalet Yayınevi, İkinci Baskı, Ankara 2009.
KARAGÖZOĞLU Fevzi, Danıştay Yargılama Usulünde Feragat ve Kabul, Fon Matbaası, Ankara 1975.
KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt: III, Dördüncü Baskı, Sevinç Matbaası, S Yayınları No:14, Ankara 1982.
KURU Baki, ARSLAN Ramazan, YILMAZ Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Genişletilmiş 17. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2006.
VERİ BANKALARI
İlgili Danıştay Kararları için kaynak: http://www.danistay.gov.tr/
İlgili Danıştay Kararları için kaynak: http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm
İlgili Danıştay Kararları için kaynak: https://www.lexpera.com.tr/
[1] Kuru, Arslan, Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, s.613; Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuk Dersleri, s477.
[2] Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 3, s.2555.
[3] Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s616.
[4] Kuru, a.g.e. , Cilt 3, s.2559
[5] Karagözoğlu, Danıştay Yargılama Usulünde Davadan Feragat ve Kabul, s.29.
[6] Dursun, Vergi Uyuşmazlıklarından Doğan Davalarda Feragat ve Kabul, s16.
[7] Karagözoğlu, a.g.e. , s.30.
[8] Bilici, Feragat Müessesinin Vergi Hukukundaki Yeri, Prof. Dr. Mualla Öncel’e Armağan, Cilt 1, Ankara Üniversitesi Yayınları No:243, s.349.
[9] Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 05.02.2015 tarihli E.2014/3599 K.2015/215 sayılı kararı
[10] Bilici, a.g.e. , s.350.
[11] Bilici, a.g.e. , s.352.
[12] Dursun, a.g.e. , s.61.