Aslanbaş Hukuk Bürosu - Av. Mert Koray Aslanbaş
MALPRAKTİS DAVASI NEDİR ?

Malpraktis Davası Nedir?

Uygulamada malpraktis durumu sıklıkla mahkemeye taşınır. Bunların bir kısmında doktorun gerçekten hatası olduğu görülmekte, bir kısmında ise hastaların doktora haksız ithamlarda bulunduğu görülmektedir. Doktorun hatalı tedavi uygulaması durumunda sorumluluğunun doğabilmesi için kusuruna bakılır. En ufak bir kusur değerlendirmesi bile tazminata hükmedilmesine neden olur. Tüm bu değerlendirmeler tıbbi malpraktis davalarında yapılır.Malpraktis davasını kazanan hastaların maddi ve manevi tazminat almaları mümkündür. Ayrıca hatalı tıbbi uygulama yaptığı tespit edilen doktorun cezai sorumluluğu da vardır. Dolayısıyla özenle takip edilmesi gereken bir dava sürecinden bahsediyoruz. Hastanın tıbbi anlamda iyileşmemesi veya durumunun daha da kötüye gitmesi, direkt olarak doktorun kötü tedavi uyguladığı anlamına gelmez. Doktorun sorumluluğu için hatalı tedavi uygulaması, tedaviye özenli yaklaşmaması veya görevini ihmal etmesi, işini savsaklamış olması gerekir.Sonuç olarak doktorun hatalı bir tıbbi müdahale yapması veya ihmal ettiği bir tıbbi işlem sonucunda açılan davaya malpraktis davası diyoruz. Sebepleri ve sonuçları bakımından diğer tazminat davalarından daha farklı bir yapıya sahiptir.

Doktor Hatası ve Komplikasyon Ayrımı

Tıp mesleğini icra eden yetkili kişilerin tedaviye yönelik gerçekleştirdiği uygulama hukuken tıbbi müdahale olarak adlandırılır. Günümüzde hastanelere şu 3 temel nedenden ötürü gidilir:

  • Hasta olunduğu zaman bunun tedavisi amacıyla
  • Henüz hasta olmadan daha sağlıklı olmak veya hastalığı önceden engellemek amacıyla
  • Vücuttaki beğenilmeyen kısımların düzeltilmesi – değiştirilmesi (estetik operasyonları) amacıyla

Bu saydığımız üç halde de hekimin ve sağlık personelinin müdahalesi tıbbi müdahale olarak adlandırılır ve malpraktis davasına konu edilebilir. Komplikasyon, tıbbi müdahale sonucunda bilgiye, tecrübeye, dikkat ve özene rağmen istenmeyen durumun ortaya çıkması demektir. Dolayısı ile tıbbı müdahalede bir komplikasyon ortaya çıkması durumunda doktor bundan dolayı sorumlu tutulamaz. Yani hekim, kurallara uygun hareket ettiği ve görevini ihmal etmediği sürece sorumlu tutulamaz. Ancak dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı davranan doktorun hukuki ve cezai sorumluluğu söz konusudur.Tedavi sonrası olumsuz durum oluşması durumunda hastane veya doktor tarafından “komplikasyon gelişti” denilebilir ancak bunun her zaman böyle olmayabileceği unutulmamalıdır. Dava aşamasında uzman bilirkişiler bu durumun komplikasyon veya hata olup olmadığını tespit edebilir.

Malpraktis Davasında Hekimin Tazminat Sorumluluğu

Dikkatsizlik, acemilik, bilgisizlik, kurallara uymama, tedbirsiz hareket etme fiilleri sonucunda hastanın tıbbi olarak olumsuz etkilenmesi durumunun malpraktis olduğunu belirttik. Bu durum ayrıca 01.02.1999 tarihli Hekimlik Meslek Etiği Kuralları adlı Tabipler Birliği mevzuatında ‘bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi hekimin kötü uygulamasıdır’ şeklinde açıklanıyor.Malpraktis davasında hekimin tazminat sorumluluğu meselesi, hekimin hangi sağlık kurumunda çalıştığına bağlı olarak ayrı ayrı incelenmelidir. Buna göre kamu kurumunda çalışan doktorun kötü tedavisi ile özel hastanede çalışan doktorun kötü muamelesi ayrı ayrı incelenir. Ayrıca kendi bağımsız çalışan doktorların da ayrıca incelenmesi gerekiyor. Durumun koşullarına göre farklı hükümlere (Haksız fiil hükümleri, vekalet sözleşmesi hükümleri, eser sözleşmesi hükümleri yardımcı kişinin eyleminden sorumluluk, idare hukuku hizmet kusuru)  dayanarak dava açmak gerekiyor. Bunun hukuki değerlendirmesinin yapılması ve hangi kanun hükümlerine dayanılarak açılması gerektiğinin belirtilmesi ancak bu konuda uzman bir avukata bırakılmalıdır.

Kamu Hastanesinde Çalışan Doktorun Hatası

Devlet hastaneleri kamu hastanesi olarak adlandırılır. Burada çalışan sağlık personeli de hekim dahil kamu çalışanıdır. Dolayısıyla bunların hukuki işlem ve muamelelerinde kamu hukuku yani idare hukuku kurallarına göre hukuki süreç işletilir. Askeri hastaneler, üniversite hastaneleri (Devlet üniversiteleri), şehir hastaneleri, devlet hastaneleri, sağlık ocağı, devlete bağlı diş hastaneleri vs. hepsi kamu hastaneleridir. Bir hasta kamu hastanesine tedavi veya yukarıda saydığımız diğer amaçlarla gittiği zaman hastane ile hasta arasında hukuki bir sözleşme kurulmaz.Hekim ile hasta arasında da bu şekilde bir sözleşme yoktur. Hatta hekim de o hastaneye karşı iş sözleşmesi ile çalışan biri değildir. Ancak özel hastanelerde hasta ile hastane arasında bir sözleşme kurulur. Kamu doktorlarının bu şekilde sözleşme ilişkisi olmaması onların vekalet değil hizmet ilişkisinden doğan hizmet kusuru yaptıkları kabul ediliyor. Bir kamu çalışanının hatalı işleminden bahsettiğimiz için burada Devlet öncelikli sorumlu olur. Yani sorumluluk kapsamında Devlet ile hekim tazminattan müşterek sorumlu tutulur. Devletin de kusuru oranında hekime rücu etme yani zararı ondan tahsil etme hakkı vardır. Burada tazminat sorumluluğundan bahsediyoruz. Hekimin fiili ayrıca TCK anlamında suç ise bundan ötürü cezai süreç ayrı olarak işler. 

Özel Hastanede Çalışan Hekimin Hukuki Sorumluluğu

Özel hastaneler bilindiği üzere ticari amaçla çalışan kurumlardır ancak sağlık gibi önemli bir sektöre faaliyet gösterdiğinden gene Devletin sıkı bir denetleme ve kural koyma sahası içerisinde bulunurlar. 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu kapsamında çalışmalarını sürdüren hastaneler hukuken özel hastane olarak adlandırılıyor. Hastane ile hastanın arasındaki sözleşmenin hukuki niteliği, tedavi veya uygulamaya bağlı olarak değişir. Yatılı olarak tedavi gören hasta, hastane ile ‘hastaneye kabul sözleşmesi’ akdetmiş olur. Bu sözleşmenin tarafları ise hastane ile hastadır. Esasen hasta ile hastane arasında yapılan sözleşme çoğu zaman içerisinde birden fazla sözleşme türünü içeren karma sözleşmelerden oluşur.Hekim burada hastanenin çalışanıdır. Dolayısıyla hukuki sorumluluk Türk Borçlar Kanunu madde 116 düzenlemesinde yer alan yardımcı kişinin eylemlerinden ötürü sorumluluk kapsamında belirlenir. Burada da tazminat sorumluluğundan bahsediyoruz. Ancak hekimin fiili Türk Borçlar Kanunu madde 49 düzenlemesinde yer aldığı şekliyle bir haksız fiil teşkil ediyor ise bu sefer TBK 49’dan ötürü sorumluluğa gidilebilir. Esasen imkanlardan hangisinin izlenmesi gerektiği, somut olayın şartlarına göre yapılması gereken bir değerlendirmedir.

Bağımsız Çalışan Doktorun Hatasından Dolayı Sorumluluğu

Bazı doktorlar bağımsız kendi muayenehanesinde çalışır. Esasen burada hasta ile doktor arasında yapılan sözleşmenin hukuki niteliği tartışmalıdır. Ancak genel görüş ve yargının da çoğunlukla kabul ettiği üzere vekalet sözleşmesinden bahsetmemiz gerekir.Vekalet sözleşmesi yapısı gereği içerisinde bir özen borcunu barındırır. Bazı durumlarda özellikle estetik operasyonlarında ise hasta ile doktor arasındaki ilişkiye eser sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanıyor. Ancak her halükarda bu doktorlar da hekimlik meslek etiği kuralları ile bağlıdır ve doktor hatasından ötürü malpraktis sorumluluğu taşırlar. Gerektiğinde tazminat davasının tarafı olurlar.

Malpraktis Davalarının Hukuki Dayanağı

Belirtmemiz gerekir ki Malpraktis Yasası olarak adlandırabileceğimiz bir yasa metni söz konusu değildir. Doktor hatası, kendi içerisinde birden fazla hukuki süreci barındırır ve malpraktis davası mevzuatın farklı yerlerindeki hükümlere dayanılarak açılan bir davadır. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere somut olayda hekimin ve hastanenin niteliğine bağlı olarak değişen bir hukuki süreç takip edilir. Tazminat talepleri de farklı hukuki dayanaklara göre istenir. Örnek olarak; Devlet hastanesinde çalışan doktorun hatasından ötürü açılacak tazminat davası (tam yargı davası) İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre; özel hastane doktorunun veya bağımsız çalışan doktorun hatasından ötürü açılacak davada Türk Borçlar Kanunu hükümleri, işleyecek ceza davasında Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu, tazminat davalarında da Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.

Tüm bunların yanında Türk Tabipler Birliğinin bazı mevzuat düzenlemeleri vardır. Bunların başında Hekimlik Meslek Etiği Kuralları geliyor. Ayrıca Tabipler Birliği burada sayamayacağımız kadar çok tebliğ ve genelge, etki kılavuzları, yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararlar vs. mevzuat düzenlemelerine sahiptir.  Mesela Hasta Hakları Yönetmeliği bunlar arasında önemli bir yere sahiptir.

Doktor Hatası Olarak Değerlendirilebilecek İşlemler

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki doktor hatasından ötürü malpraktis tazminatı alabilmek için bir zarar ortaya çıkmalı ve zarar ile doktorun hatası arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Malpraktis olarak şunlardan bahsetmemiz mümkündür:

  • Tanı (Teşhis) Hatası: Bir ameliyat veya muayene esnasında hekimin hatalı tanı – teşhis yapması söz konusu olabilir. Bundan ötürü hastanın zarar gördüğü durumlarda doktor hatası tazminat süreci başlatılabilir. Tanı koymanın geciktirilmesi, eski ve güncel olmayan yöntemler ile eksik veya hatalı tanı konabilir, yapılması gereken testler yapılmayarak hasta ihmal edilmiş olabilir. Tüm bu hallerde hastanın zarara uğraması durumunda tazminat süreci başlatılacaktır.
  • Tedavi Hatası: İlaç vb. kullandırılmasında hataya düşülmesi ya da ihmal de bulunulması, tedavinin yanlış seçilmesi veya yanlış uygulanması, gerek olmayan ve eski yöntemli, tıp kurallarının dışında yöntemler kullanılması, ameliyat hataları ve ihmalleri vs. malpraktis davası için haklı nedenler olacaktır.
  • Organizasyon Eksikliği: Hastanenin veya muayenehanenin organizasyon eksikliği, yeterli doktor veya ekipman olmaması, konsültasyon durumları da haklı neden sayılacaktır.
  • Diğer Hatalar: Tanı ve tedaviden başka tıbbi sürece etki eden hususlarda doktorun veya hastanenin hataları da tazminat sorumluluğu gerektirebilir. İletişim yetersizliği, doktorun ilgisiz tavırları, kullanılan ekipmanın yetersizliği, organizasyondaki eksiklikler, hatalar ve ihmal edilen hususlar hep malpraktis davalarında söz konusu edilebilir.

Tıbbi müdahale süreci için tıp literatüründe bazı kavramlar vardır. Bunlar çoğu zaman yargılamada da mevzu bahis edilir. Bu nedenle bunların temel olarak bilinmesinde yarar var. Bu kavramları şu şekilde izah edebiliriz:

Konsültasyon → Bir hastalık veya  hastadaki bir durum, birden fazla tıp dalını ilgilendiren bir husus olabilir. Böyle bir durumda hekimin diğer alanların doktorlarından yardım alması gerekir. Buna konsültasyon deniliyor. Sorumlu doktor gerekli gördüğünde diğer uzmanlık alanının doktorundan görüş alma, işbirliği vs. yardım alması gerekir. İlgili uzmanlık alanı doktoruna sormadan, ben zaten biliyorum düşüncesiyle hareket edilmesi veya diğer uzmana başvurmanın ihmal edilmesi gibi durumlarda hastanın uğradığı zarardan ötürü hekimin sorumluluğu söz konusu olur. Yani konsültasyon hatası durumunda doktor hatası tazminatı davası açılabiliyor.

Stabilizasyon → Bir hastanın, hastalığının giderilmesi yahut belirli bir seviyeye indirilmesi ile istikrar ve denge kazanması durumu stabilizasyon olarak adlandırılıyor. Hastalığın belirli seviyede dengede tutulması anlamına geliyor. Hekimin veya acil servis görevlilerinin stabilizasyon sağlamadan hastayı göndermesi, herhangi bir gerekçe ile tedavi veya müdahalede bulunmaması vs. hep tazminat sorumluluğu gerektirir. Özellikle acil vakıalarda kimlik, sosyal güvence vs. herhangi bir husustan ötürü müdahale yapmamak hukuka aykırıdır ve tazminat yükümlülüğü doğurur.

Doktor Hatası Nasıl Tespit Edilir?

Doktorun gerek teşhis gerek tedavi ve diğer işlemlerinde yaptığı hataların, ihmalinin, kusurunun veya bilgisizliğinin tespiti her türlü delille ispat edilebilir. Bu genel olarak yapılan her türlü işlem dava aşamasında bilirkişi uzman bir doktor tarafından kontrol edilir. Burada yalnızca tedavi süreci değil, evrak üzerindeki işlemler de kontrol edilir.

Malpraktis Davası Nasıl Açılır?

Malpraktis davasının idareye karşı veya hastaneye – doktora karşı açılabileceğinden bahsettik. İdareye karşı açılan davadan önce idareye başvurarak tazminat talep etme zorunluluğu olduğundan bahsettik. Ardından idare mahkemesinde dava açılıyordu. Özel hastane ve doktora karşı açılacak davada ise direkt olarak dava açılabiliyor. Her iki halde de dava dilekçesinin özenle hazırlanması gerekir. Kolaylıkla çürütülebilecek dayanaktan ve ispat kabiliyeti olmayan hususlara yer vermemek veya bir şekilde ispatını sağlamak gerekiyor. İspat ise yazılı resmi belge olmak zorunda değildir. Hukuka uygun her türlü delil ile ispat sağlanabilir. Ayrıca dava açmadan önce bazı hukuki hazırlıkların yapılması gerekebilir. Yargılamaya etki edebilecek hazırlıklar yapılıp öyle dava açılmalıdır. Doktorun Malpraktis Savunması → Bu davaya karşı hazırlanacak cevap dilekçesi de önemsenmelidir. Doktorun ben  nasılsa bana okula öğretileni yaptım, bu işin usulü bu gibi düşüncelere kapılarak süreci önemsememesi hatalı olur. Çünkü uygulamada doktorların yaptığı savunma hep bu yönde oluyor ancak mahkeme bu tür bir bahaneyi kabul etmez. Bu teknik bir konu olduğu kadar aynı zamanda hukuki bir konudur. Savunması da teknik ve hukuki olarak birlikte değerlendirilerek yapılmalıdır. Ayrıca hukuki olarak TBK, TCK ve İdari Yargılama Usulü Kanunları uyarınca sorumluluk sınırları da iyi analiz edilmelidir.

Malpraktis Davası Şartları Nelerdir?

Malpraktis davası farklı hukuki dayanaklara sahip olduğu için şartları da benzer şekilde farklı olur. Örneğin TBK hükümlerine göre açılacak tazminat davasında; doktorun hatalı uygulaması ile hastada oluşan zarar arasında uygun illiyet bağı gereklidir. Devlet hastanesinde çalışan doktora karşı açılan davada Devletin kusursuz sorumluluğu vardır. Malpraktis davaları süresi içerisinde dava açma hakkı olan kişi tarafından doğru davalıya görevli ve yetkili mahkemeye açılıp da dilekçelerde aranan şekli unsurların bulunması durumunda yargılama süreci başlar. Aslında davayı açabilmek için gereken temel şartlar bunlardır.

Malpraktis Davası Zamanaşımı ve Dava Açma Süresi

Malpraktis zamanaşımı ve dava açma süreleri, somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterir. Bu süreleri şu şekilde sıralamamız mümkündür:

Devlet Hastanesi Doktoruna Karşı Malpraktis Süresi → Devlet hastanesinde çalışan sağlık personelinin hatası ile ilgili olarak idare mahkemesinde tam yargı davası açılır. Bu dava idarenin tazminat sorumluluğu ile ilgilidir. Ancak bu dava açılmadan önce idareye başvurarak zararın giderilmesi talep edilmelidir. Yani kişi önce tıbbi müdahaleyi uygulayan kuruma yani idareye başvurarak tazminat talep eder. Eğer bu tazminat talebi kabul edilmezse bu sefer tam yargı davası açabilir. İdareye başvuru hakkı; olayın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halükarda 5 yıl sonra düşer. İdareye başvurudan sonra 30 gün içinde idarenin bu başvuruyu cevaplandırması gerekir. Bu süre içerisinde idare başvuruyu tamamen veya kısmen red ederse yahut sessiz kalırsa bu sefer 60 günlük ikinci bir süre içerisinde tam yargı davası açma hakkı doğar.

Özel Hastane Doktoruna Karşı Malpraktis Süresi → Özel hastane doktoruna karşı TBK’nın muhtelif düzenlemelerine göre dava açıldığını yukarıda söyledik. Haksız fiil hükümlerine göre açılacak olan davalarda zararın ortaya çıkmasından itibaren 2 yıl ve her halükarda 10 yıl içerisinde tazminat talepli dava açılmalıdır. Ancak kişinin fiili ceza hukuku bakımından daha uzun bir zamanaşımına tabi bir fiil ise o zamanaşımı kuralı uygulanır. Vekalet hükümlerine göre açılan davalarda (çoğu zaman bağımsız çalışan doktorlarda böyledir) 5 yıllık malpraktis zamanaşımı söz konusudur. Eğer doktor ağır kusurlu ise bu sefer zamanaşımı süresi 20 yıl olur. Eğer tıbbi müdahale öncesinde hastadan onay alınmamışsa vekaletsiz iş görme hükümleri uygulanır ve burada zamanaşımı süresi 10 yıl olur. Bu ve benzeri şekilde sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan malpraktis tazminat davalarında ceza davası için öngörülen zamanaşımı süreleri uygulanmaz.

Malpraktis Davasını Kim Kime Karşı Açabilir?

Malpraktis davasını hasta elbette ki hasta açar. Hasta eğer küçük veya kısıtlı ise onun adına yasal temsilcisi (veli – vasi) bu davayı açabilir. Eğer hasta ölmüş ise bu davayı mirasçıları açacaktır. Bu davanın vekil (avukat) tarafından hasta adına açılması da mümkündür. Hatta bu şekilde olması hastanın yararınadır. Hem dava sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi, hukuki hata yapılmaması, gerekli işlemlerin kaçırılmaması ve eksik incelemelere itiraz edilmesi açısından avukat ile takip önemlidir. Ayrıca ne yazık ki bazı bilirkişi heyetleri doktorların malpraktis davası ile meşgul edilmemesi düşüncesi ile raporu çok ağır kusur olmadığı zaman hatalı olmasına rağmen doktor lehine hazırlıyor.  Devlet hastanesinde çalışan doktora karşı açılacak olan dava idare mahkemesinde tam yargı davası olarak açılacağı için davalı idare olur. Burada davalının belirlenmesi somut olayın şartlarına göre değişir. Her ne kadar uygulamada ve teoride idare mahkemesinde tam yargı davası açılır ve idare hasım gösterilir desek de Yargıtayın kimi durumlarda hekim aleyhine hukuk mahkemelerinde dava açılabileceğini söylediği kararları da vardır.Özel hastane doktorunun hatasından ötürü açılacak olan davada hem hastane hem de doktor davalı olabilir. Bu hangi hukuki dayanağa göre dava açılacağına bağlı bir durum. Bağımsız çalışan doktora karşı da direkt doktorun kendisi davalı olur. Tabi somut olayda zorunlu dava arkadaşlığı gerektiren bir durum söz konusu ise davalıların sayısı artabilir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Devlet hastanesi doktoruna karşı açılacak olan davada idare mahkemeleri görevli mahkemelerdir. Üniversite hastanelerine karşı (özel üniversite hastaneleri dahil) da idare mahkemesinde dava açılır. Özel hastane çalışanı doktora karşı açılacak olan maddi manevi tazminat davalarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir. Bazı durumlarda hekimin sigortalı olması söz konusudur. Böyle durumlarda hekimin sigorta şirketine karşı asliye ticaret mahkemelerinde dava açılır. Hekimin cezai sorumluluğunda görevli mahkeme somut olayın özelliklerine göre ağır ceza veya asliye ceza mahkemesidir. Bunun ayrıntılarına aşağıda değineceğiz.  Malpraktis davalarında genel yetkili mahkemeler davalının yerleşim yerinde bulunan mahkemelerdir. Eğer birden fazla davalı varsa bunlardan birinin yerleşim yerinde dava açmak mümkün olur. Haksız fiil nedeniyle açılacak olan tıbbi malpraktis maddi manevi tazminat davasında haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi yetkili olur. Eğer zararın ortaya çıktığı yer ile haksız fiilin işlendiği yer farklı yerler ise zararın meydana geldiği yer mahkemesi yetkilidir. Ayrıca zarar görenin ikamet yeri mahkemeleri de yetkilidir.

Malpraktis Davasında Hekimin Cezai Sorumluluğu

Malpraktis davalarında tipik bir cezai süreç yoktur. Hekimin fiili somut olayda TCK anlamında hangi suçu karşılıyorsa o suçtan ötürü cezai süreç takip edilir. Ancak malpraktis davalarında en çok taksirle yaralama (TCK 89) ve taksirle öldürme (TCK 85) suçları söz konusu oluyor. Bunların haricinde; çocuk düşürtme suçu (TCK 99) ve kamu sağlığına karşı suçlar da söz konusu olabiliyor. Dediğimiz gibi burada tamamen somut olayın özelliklerine bakılır.

Malpraktis Davalarında Avukat Desteği

Yukarıda malpraktis tazminat davası ile ilgili temel olarak bilinmesi gereken hususları uygulama ve kanuni düzenlemelerden hareketle açıklamaya çalıştık. Ancak burada bahsettiğimiz hususlar her olay için geçerli olacak diye bir kural yok. Çünkü her somut vakıanın daha önce yaşanmamış olan yönleri olur ve bunlara etki eden farklı hukuki düzenlemeler olabilir.Doktor hatası olduğu zaman hukuki yardım almak gerekir. Dava sürecinden önce ciddi bir hazırlık yapılmalı, yargılamanın muhtemel gidişatı tahmin edilerek ihtimallere göre hukuki çare ve strateji üretilmelidir. Bununla ilgili olarak uzman bir malpraktis avukatından yardım almak en sağlıklısı olacaktır.

banner img

Bize hafta içi hergün , 09:00 - 18:00 saatleri arasında ulaşabilirsiniz...

Bize danışın

Bize danışmak için aşağıdaki form bilgilerini doldurarak tarafımıza ulaşabilirsiniz...